Afleveringen
-
Mucize nedir? Mucize, insanın oluşumunu çözmekte aciz kaldığı olay anlamına gelir.
Mucizeler esas itibarıyla iki türlüdür.
Birincisi, her insanın görebildiği mucizelerdir. Rasûllerin, nebilerin geçmiş zamanda ortaya koyduğu, yaşattığı mucizeler gibi.
İkincisi ise gözle görülmeyen fakat basiretle görülen yani düşünebilen beyinlerin, tefekkür edebilen beyinlerin görebildiği sistemdeki mucizelerdir.
-
- Anlatılan iman, insanların taklit yollu anlayıp, değerlendirdiği bir iman değildir.
- İman, beyinde çalışan bir mekanizmaya verilen isimdir.
- Amentü ile ne anlatılmak istenmiştir?
-
Zijn er afleveringen die ontbreken?
-
* Ruh konusu insanların anladığı gibi dışardan gelip bedene giren, sonra bedenden çıkıp giden, sonra tekrar geri gelen veya gelecek olan geldiği iddia edilen bir şey miydi?
* İslam dinini kabul etmiş ve İslam dininin hakikatine ermiş kişilerin ruh konusunu bilmemesi diye bir şey olamaz.
* Metaforlardan yola çıkarak ancak metaforlara varırsınız.
* Ruh nedir? İnsanın ruhu ne oluyor?
* Ölüm nedir, ölümle birlikte ruh nasıl bir yaşama geçiyor?
* Ölüm sırasında karşımıza gelenler, birileri geldi beni karşıladı diyenlerin olayının hakikati ne?
* Ölüm sonrasında nasıl bir yaşam bizi bekliyor?
* Kıyamet denilen yaşamda ne oluyor?
-
Yazan ve Seslendiren : Ahmed Hulusi
Ne tanrı tanımazların (“ateistim” diyenlerin), ne de hayalinde, duyduklarına, şartlanmalarına göre bir TANRI varsayanların, “Hz. Muhammed’in Açıkladığı ALLÂH”tan hiç haberleri yoktur!
Hz. Muhammed’in açıkladığı Allâh ne demek?..
İşte bu kitabı, bunu anlatabilmek için kaleme aldık! Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın bize varlığını haber verdiği; tarife, anlatmaya, idrak ettirmeye çalıştığı “Allâh İsmiyle İşaret Edilen”i, anlayabildiğimiz ölçüde sizlere izaha çalışacağız.
Çıkış noktamız, Kur’ân-ı Kerîm’deki “İhlâs” Sûresi’dir!
Hani şu hepimizin “Kul, Hû vallâhû Ahad” diye bildiği, fakat derinleme mânâsının çoğunlukla farkında olmadığı sûre...
“Kurân’ın üçte birine denk” olarak bildirilen Sûre...
-
Gerçek dünyamız, “KOZA”mız! Oysa, “KOZA”mızı gerçek Dünya sanıyoruz! “Kozamız”ın dışındaki gerçek Dünya’dan acaba haberimiz var mı? “Nerede yaşıyorsunuz şu anda?”
Diyoruz ki: “Biz Dünyalıyız!”
Evet... Her ne kadar Dünyalı isek, Dünya üzerinde var olmuşsak da, acaba bu Dünya, neye göre Dünya?.. Nasıl ve nerede bir Dünya?..
Gerçekten her birimiz, kim olursak olalım kendi “kozamız”da yaşıyoruz ve “kozalar arası” iletişimde bulunuyoruz; ama her birimiz bir diğerimizle ya kendi kozamızdan ya da onun kozasının içindeki değerlerden söz ederek iletişim, dolayısıyla da ilişki kuruyoruz. Kozanın dışındaki, benim veya senin kozanın dışındaki gerçek yaşam boyutlarından, değerlerinden hiç haberdar değiliz!
Haberdar olmak da istemiyoruz esasında! Belki de korkuyoruz...
Düşünmekten korkuyoruz!.. Kafamızın karışmasından korkuyoruz!
Bilinmezden korkuyoruz veya altından kalkamayacağımız, üstesinden gelemeyeceğimiz şeylerden korkuyoruz!
Kozamızın dışındaki gerçekler ne?
-
Ya Rabbel Âlemîn!
"Mescit" ve "cami"ler, "tapınak"lara dönüştürülmüş; "ALLÂH" adıyla tanıttığın Aziyz ve Subhan varlığın ise "tanrı" olarak algılanır olmuş!..
Göktürk'lerin "göktanrı"lı din anlayışı, "Müslümanlık" olarak hemen hemen bütün insanlığa yayılmış!..
Mecazlar hakikat sanılmış; Hakikat, mecazlarda aranır olmuş!..
İslâm'ın temel esasları, hakikatlerini yitirmiş insanların indinde; şekil ve kabuktan ibaret kalmış!..
"Namaz"ın, müminin "mi'râc"ı oluşu dillerde dolaşan bir hikâye hâline gelmiş...
"Ey İMAN EDENLER, İMAN EDİN 'B' sırrıyla 'ALLÂH'a!" âyetindeki uyarın sanki Kurân'dan silinmiş; "mi'râc'ın namaz olmasının" anlamı üzerinde hiç durulmaz olmuş!... Anlatılanlar yalnızca, elin-ayağın, kolun-bacağın nerede-nasıl durması gerektiği; ya da neyin nasıl giyileceği! Hiç söz edilmemekte, beynin neleri, nasıl düşünmesi gereğinden!
"Hac", çoğunluğa göre, taştan dört duvarı ziyaretle, Arafat tepesi civarında toplanıp tapınma; "Arabı zengin etme" faaliyeti! Medine ziyareti ise, sanki ölmüş bir büyükelçinin kabrini ziyaret! Ya, "hac" dönüşü için konulmuş asılsız, Kurân'a göre hiç geçerliliği olmayan kurallar! "Terazi tutmamak", "saçının kılını göstermemek"; neredeyse diri diri tabuta sokacaklar hac dönüşü insanları!
"Oruç" mânâsını yitirmiş; sağlık ve zayıflama kürlerine dönüşmüş; yalnızca bedensel bir sorunla sınırlı kalıp; "Samediyyet" nurlarının bizlerde açığa çıkışı sırrı hiç hatırlanmaz olmuş!
"Zekât"ın anlamı değişmiş, hikmeti örtülmüş; vergi sanılmış; gerekçesi açıklanmadığı için, insanlar zekâtı, devletten vergi kaçırma uyanıklığı(!) kabul ederek, bir yana atmışlar... Başkalarının hakkını, hakkıyla ödememenin gelecekte kendilerini nasıl bir faturayla karşılaştıracağını düşünemez olmuşlar!
-
Üstad Ahmed Hulûsi'nin 2008 yılında yaptığı bir sohbet.
Herkesin bir notası var, bir bilinç seviyesi var. Bu sohbette Üstad Ahmed Hulûsi, nefs mertebelerinin müzik notaları ile olan benzerliğini anlatıyor.
Beyin, sayısız dalgalar alır ve sayısız dalgalar yayar. Bugünkü bilimin eriştiği verilere göre, bizim madde ve madde ötesi olarak algıladığımız herşey dalgalardan meydana gelmiştir. Buna göre daha evvelden bahsedildiği gibi, biz bir dalga okyanusunda yaşamaktayız. Evren bir dalga okyanusudur. Bu dalga okyanusu algılayan cihazlara göre, GÖRE madde olarak vardır. Nasıl atomaltı boyut mevcutsa, aynı şekilde üst madde olarak isimlendirdiğimiz bir başka boyutun içinde yaşıyoruz ki, bedendeki hücrelerin içinde yaşayanların yapısına nispetle, insan bedeninin yapısı neyse, o üst madde diye tanımlanan boyutun varlığına göre de biz aynı durumdayız...
-
Hepimizin kendine göre, az ya da çok Din hakkında bildiklerimiz vardır. Bunların çoğu, hatta belki de hepsi, araştırmaya dayanmayan, kulaktan dolma bilgilerdir. Acaba Müslümanlığımız hakkındaki bu bilgilerimiz ne derece orijinal "İslâm Dini"yle uyum sağlamakta? "Genelde konuşulan Müslümanlık" ile orijin kaynaklardaki "İslâm Dini" bir hayli farklı şeylerdir. Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Muhammed (aleyhisselâm) kökenli Din anlayışında, normal bir aklın reddedebileceği hiçbir unsur yoktur! Kulaktan dolma Müslümanlık anlayışında ise akla, mantığa ve bilime ters pek çok şey mevcuttur; bunlar da orijinde olmayıp, daha sonrakilerin kendi anlayışlarına göre eklenmiş hususlardır! Ve ne yazık ki bunların da faturası "İslâm Dini"ne çıkarılmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'in açıkladığı "ALLÂH" kavramı ile, hangi din mensubu olursa olsun insanların inandıklarını söyledikleri "TANRI" kavramı birbirinden son derece ayrı anlamlar taşımaktadır. İslâm adına bildirilen hükümler yukarıdaki bir TANRI'nın keyfe keder karakuşi hükümleri olmayıp; içinde yaşadığımız SİSTEMİ yaratan ALLÂH'ın, insana bu sistemi açıklamasıyla ilgilidir. İslâm Dini'nde anlatılan pek çok konunun çağdaş bilimle açıklanabilen temelleri ve gerekçeleri vardır. Kur'ân-ı Kerîm, Allâh'ın yaratmış olduğu sistem ve düzeni anlattığı içindir ki; içindeki her şeyin akla, mantığa ve bilime dayalı bir açıklaması, yorumu vardır.. Eğer biz bu alanda zaman zaman yetersiz kalıyorsak, bu anlatılanın mantığını ve sistemini çözemeyişimizdendir; o konunun mantıksızlığından değil.
00:55
İslâm’ın Gerçekleri06:53
İslâm’da Zorlama Var mı?15:08
Ya Yoksa..? Ya Varsa..!21:00
Çok Bi Eşitiz!27:50
İbadetler Niçin Teklif Edilmiştir?33:40
Tanrı Yoktur, “Allâh” Vardır39:55
“HÛ”, “He”ye Dönerse46:43
Allâh’a “Tanrı” Denir mi?53:25
Kanserleşen Tanrı Düşüncesi1:00:08
Allâh ve Din Adına Kim Yetkili?1:05:50
Ben “Hilâfet” Yanlısıyım1:12:12
“Dün” Kozasından Çıkıp Öze Ermek1:19:36
Müslümanlığı Değil, “İslâm”ı Anlayın1:26:47
Müslümanlık ile “İslâm Dini” Arasındaki Fark1:33:06
Materyalist Müslümanlık1:41:35
Ben Kökten Dinciyim!1:47:02
Hz. Muhammed Neyi “Oku”du?1:52:56
Sistemi “Oku”mak1:58:48
İslâm Dini “Sistem”i Açıklıyor2:04:37
Zekât2:13:13
Beyin ve Zikir2:19:55
Dua: Yönlendirilmiş Beyin Dalgaları2:26:07
Ruhlar Ezelde mi Yaratıldı?2:32:57
Reenkarnasyon ve Cincilik2:39:30
Ölüm Ötesi Yaşam Nasıl?2:45:23
Cehennemden Neyle Çıkılır?2:53:03
Rahmeti Çığa Döndürdük2:58:47
Türban Sorunu mu?3:05:48
Amacın Ne?3:14:01
Farkında mıyız Bunların?3:21:33
Hükmederek Tatmin Olmak3:27:58
Hiç Ceviz Kırdınız mı?3:36:11
Düşündürüyorsun, Yasaklanmalısın!3:44:25
Son Sözlerim -
Besmele'de İSMİ 'Allah' olarak tanıtılanın ne olduğunu ve İhlas suresinin manasını anlamadığın sürece dinin ne olduğunu anlayamazsın.
-
Besmele'de İSMİ 'Allah' olarak tanıtılanın ne olduğunu ve İhlas suresinin manasını anlamadığın sürece dinin ne olduğunu anlayamazsın.
- Tanrının sana yaşattırdıklarından şikayetçi misin?
- Dünyanda beraber oldukların hayal mi, gerçek mi?
- Edinmiş olduğun bilgileri yaşamında ne kadar uygulayabiliyorsun?
- Pişmanlık, üzüntü ve depresyon hallerinden nasıl kurtulabilirsin? -
- Deizm nedir, ne değildir? Niye deizm yanlış bir düşünce şeklidir? Bunun izahını yapmak gerekir.
- Deizm'in temeli: Bütün bu varlık belli bir sistem içinde çalışıyor, dolayısıyla bunun arkasında bir yaratıcı şuur, akıl olmalı...
- Yukarıda tanrı var anlayışı, İslâmiyeti bozmak için vahhabiliği kullanmıştır.
- Kur'ân deyince, sokaktaki adamın anladığı müslümanlığı düşünmeyin!
- İnsanın hakikatinde Tek'in bütün özellikleri vardır ve eğer insan, kendi hakikatindeki Allâh'ı hisset, yaşa anlayışını (Billah) benimserse Kurân'a ve getirdiği ilime iman etmiş olur.
- İbadetler araçtır. Amaç, Allâh'ın varlığını ve tekliğini kendi hakikatinde bulabilmektir.
- Deizm ve ateizm, Kurân'ın bildirdiği Allâh ismi ile anlatılanın vahidiyetine ve vahdaniyetine vakıf olmamanın sonucudur. -
- Kurân'ın başında Besmelede "İsmi Allâh olan" diyor. İsmi Allâh olan nedir?
- Andolsun ki insanı tıyn’den (balçıktan; su + mineral terkibinden) meydana gelen bir sülaleden (sperm - genetik yapıdan) yarattık. (23.Mu'minûn Sûresi: 12) - Sperm ve yumurta birleşti, ilk, tek hücre meydana geldi...
- Çoğalan hücrelerin belirli organları meydana getirme sürecinde dışardan bir etki var mı?
- O tek hücrenin içindeki kudret ve ilim yani bilgi/data ve enerji (kudret) oradaki program, kendi içinde işleyerek bu gelişimi sağlıyor.
- İnsanın oluşumu, kendi varlığındaki Allâh ilmi ve kudretiyle meydana gelmiştir.
- Eğer varlığınızın Allâh'ın bu ilmi ve kudretiyle var olduğuna iman ederseniz (Aminu Billâhi) size pek çok kapı açılır.
- Aminu Billâhi = Varlığının hakikati olan Allâh'a iman et!
- Her bir hücreden var olan varlık, Allâh'ın ilim ve kudretinin orada açığa çıkışıdır.
- SIR, hakikatinin ilim ve kudret ile meydana geldiği, varlığının Allâh'ın varlığı ile kaim ve daim olduğunu anlamaktadır. -
- İnsanlar arasındaki ilişkide beynin yaydığı biyomanyetik enerjinin çok önemli bir rolü vardır. Bu biyomanyetik bağlantı çeşitleri beş sınıfta incelenir. Bu bağlantıların fikir birliği ya da ayrılığı ile alâkası yoktur.
-
- "İnnâ a’taynâkel..." sûresi Mekke'de nazil oldu ve nazil olduğu zaman kurban kesilmiyordu.
- Kevser sûresinde geçen "venhar..." kelimesindeki "nhar" intihar kelimesiyle aynı köktendir, benliğini ortadan kaldır anlamındadır.
- Kur'ân; Aminu Billâhi hitabı ile varlığındaki hakikatin, özün, orijinin olan Allâh'a iman et der.
- "Fe salli li Rabbike venhar" Rabbin olan esma mertebesine yönel ve benliğini kurban et demektir.
- Kurban kesme eylemi Hz. İbrahim (a.s.) sünnetidir dolayısı ile Hz. Muhammed'in (a.s.) sünnetidir.
- Bayram Hac yapanların af olmasının bayramıdır, Kurban bayramı değildir. -
Hep duymuşsunuzdur, Allah rızası için şunu yap, Allah rızası için bunu yap...
Evrende milyarlarla galaksi…
O milyarlarla galaksinin içinde samanyolunun yeri yok.
Ve o yokluğun içinde senin dünyada ki yerin ne?
Sen, bu evreni yaratan, bu sonsuz varlığı yaratan için ne yapabilirsin?
Onun senden razı olması ne demek?
İşte burda iyi düşünün...
Allah kelimesi bütün varlıktaki her bir birimi tek tek anlatır.
Çünkü zahir olan O’dur ve O’nun dışında bir varlık yoktur.
Senin esma hakikatin de Allah’tır.
Dolayısıyla, Allah rızası için iş yap demek, sen kendi hakikatına ermek, hakikatını tanımak ,hakikatınla bir olmak ve hakikatında yok olmak için bu işi yap demektir.
Yani Allah rızası için bir şey yap demek, hakikatın olan esma varlığın için yap demektir.
Yukardaki, ötedeki bir şey için değil, bunu çok iyi anlayalım. -
- Vicdan, içindeki Rasûlün seslenişinin adıdır. Hak ve hakikati dillendirir!
- "...kefa Bi nefsikel yevme aleyke Hasiyba"; "...Hesap görücü olarak nefsin yeter." (17.İsra': 14)
- Nefsin hakikati, Nefs-i Sâfiye diye tasavvufta anlatılan o saf nefsin seslenişidir, vicdan!
- Gece uyumadan evvel yada sabahın bir saatinde uyanır uyanmaz yada gecenin bir yarısında uyandığında, vicdanın sesini daha rahat duyar insan... - “...Biz bir Rasûl oluşturup (bâ’s edip) onunla uyarmadıkça azap yaşatmayız!..” (17.İsra’: 15)
- İçindeki vicdan sana hep ne yapman gerektiğini, işin doğrusunu söyler. -
- Sizin anladığınız mânâda ne bir tanrı var, ne de tanrının adaleti var!
- 'Adl'; Allâh'ın herkese hak ettiğini vermesidir. Adalet; Allâh'ın kimi, ne için, nasıl, ne şekilde yaratmışsa onun hak ettiğini ona vermesinin adıdır. - Yeryüzünde eşit iki varlık yoktur! Eşitlik, balondur!
- Adalet, Malik'el Mülk olan mülkün sahibinin mülkünü dilediği gibi dağıtmasıdır.
- Sistem, güçlünün güçsüzü yemesi üzerine kurulmuştur.
- Elinizdeki imkânları en iyi şekilde değerlendirin, kendi geleceğinizi olabildiğince en güzel şekilde hazırlamaya çalışın!
- "...kefa Bi nefsikel yevme aleyke Hasiyba"; "...Hesap görücü olarak nefsin yeter." (17.İsra': 14)
-
- Beşeriyet yaşamı, her türlü gelişmeyle tekamül eder, gelişir.
- Din, beşeriyet yaşamı için gelmemiştir. Din, insana hakikatini hatırlatmak ve bunun gereğini yaşaması için gelmiştir. Bu insanı da Kur'an, 'Halife' ismi ile tanımlamıştır!
- Halife, beşerde açığa çıkan bir varlıktır, insandır. Bu 'insan', yaratılmamıştır, meydana getirilmiştir! Beşeri yaratmıştır! Beşer, bedenselliğe dönük olarak, bedenselliğin gereğini yaşayan varlık türünün adıdır.
- Allâh gibi düşünmek demek; Allâh indînde beşer için değerli olan şeylerin hiçbir değeri yoktur, demektir.
- Halife, Allâh'ın esma özellikleriyle Allâh'ın arzında, Allâh'ın genişliği ile yaşayan varlıktır. Halife, beşer değildir; beşerde açığa çıkar!
-
- Konuştuklarım, yazdıklarım, tüm fikirlerim bir tık kadar ötedeyken, niçin medyadakiler, yalan veya dedikodu, iftiraya varan yorumlarla hakkımda hüküm veriyor dersiniz?
-
- Allâh, senin hakikatindir, özündür, varlığındır. Allâh'a dua; senin düşündüğün, konuştuğun dil neyse, o dil ile yapılır.
- Sadece salâtta yani namazda okuduğunuz âyetleri Arapça orijinaliyle okumak zorundasınız!
- Beyniniz, okuduğunuz Kuran'daki âyetleri anlamasa da kendisinde, veritabanında kaydeder ve ölüm sonrası süreçte onların mânâları, anlayışınız nispetince size açılır.
- Sen kendi duanı okuyacaksın. Kendi düşündüğün, ilmine göre istediğin neyse onu dua edeceksin, onu isteyeceksin Allâh'tan!
- Dua, senin sende açığa çıkmasını istediğin şeyi Allâh'tan istemektir. Bunu varlığından, Rabbinden talep etmektir. Rabbin, senin varlığını oluşturan Allâh esması özellikleridir.
- Senin varlığını, özelliklerini, fıtratını, yapını, karakteristiğini meydana getiren Rabbanî özellikler, esma özellikleri farklıdır; benimki farklıdır!
- Laat meer zien