Afleveringen
-
Saniyesi saniyesini tutmayan şu ahir ömrümüzde karşılaştığımız belirsizliklerle nasıl mücadele edeceğiz? Yeni bölüm tarihine bile bir türlü karar veremeyen ikili olarak belirsizliğe tahammülsüzlüğü tabi ki biz konuşacaktık. Öyle de yaptık. İyi yaptık.
-
Nefes almak için de koç tutar mı insan? Valla tutuyormuş. Koşudan beslenmeye, uykudan gülmeye her şeyin koçu çıkmışken biz de sosyal medya ile birlikte iyiden iyiye kontrolden çıkan yaşam koçluğu meselesini ele aldık.
Nihayet dediğinizi duyar gibiyiz. Biz de sizi çok özledik :)
-
Zijn er afleveringen die ontbreken?
-
Nefesleri tuttuk hepimiz seçimi bekliyoruz. İlk turda bitirmenin muhalefetten iktidara, herkese faydası olduğu aşikar ama peki 15 Mayıs itibariyle ne olacak? Ne olsun istiyoruz? Güzel günler görmek istemeyen yoktur herhalde. Peki ya güzel günler de bizi görecek mi? Nasıl? Şunun Adını Koyalım o zaman.
-
Heelllöö! Biz geldik. Kasımda geldik. Bir başka geldik. ŞAK'ı çok ama çok özledik. Bu bölüm aşk konuşuyoruz. Tabi ki her zamanki gibi bize göre konuşuyoruz. Çünkü yayın bizim mikrofon bizim :)
-
"Yaa biliyo musun küçükken ben de sarı saçlı mavi gözlüymüşüm." diyen bir tanıdığınız var mı? Yoksa o siz misiniz? En az bir cevabınız evet ise, kulübe hoş geldiniz.
-
Mezara girmeden düzelmeyi umduğumuz şu günlerde ve bu bölümde, canımız kardeşimiz, gözleri ateş saçan genç beynimiz Mehmet'le, kurulan hayalleri, yaşanan hayatları ve çıkış yollarını, özellikle yeni neslin perspektifinden ele aldık. "Genç Bakış", bu saatten sonra bizim işimiz.
-
Bütün yasakları yasakla misali.. Önyargılarına karşı önyargısız olabilir misin???
-
Verdiğin şeyde canının yanmasını gözetmemek mi yoksa canını yakan şeyi vermemek mi? Peki ya ille de birisi mi? Fedakârlık yapıyoruz ama niye yapıyoruz? Kafamızda deli sorular vardı. Arayı biraz açtık ama şu meselenin de adını koyduk, rahatladık.
-
Biz de kaygılanıyoruz ama bir sorun niye kaygılanıyoruz. "Biz kimiz ki şu denli insanlığa mal olmuş bir duygunun da adını koyalım?" demedik ve tuttuk kaygısızca kaygıyı da sohbetin orta yerine yatırdık. İnşallah beğenirsiniz diyeceğiz ama böyle de saçma kaygı mı olur bilmiyoruz. Neyse siz bir başlayın, düğümler açılır elbet.
-
Taktik maktik yok. Bam bam bam! Buluştuk, aklımıza geldiği gibi konuştuk, yeni sezona başladık. ''Yeniden başlamak'' meselesini tartıştık. İster başlayın ister başlamayın, yeter ki kendinize çelme takmayın.
-
Küfüre biz de karşıyız ve yine de bazen içimizden geçmiyor değil. Peki o zaman bazen açıkça bazen de içten içe “Lanet olsun dostum, lanet olsun!” diye altyazı geçebileceğimiz bu cümleyi, ihtiyaca göre kullanabilmek için hazır mıyız? Hadi şunun adını koyalım: “S*ktir git” diyebilmek.
-
Bak bakalım neymiş o eline yüzüne bulaşan? Aaa, bu şey değil mi ya.. mesleğin! Her ortamda, hep aynı şeyi yapamayız ya canım. Ne bu, 24 saat mi çalışalım yani? Evvela içimize sinen mesleklerimiz, sonradan üstümüze yapışmasın diye dev hizmet! Bunun da adını koyduk: Mesleki deformasyon.
-
Her çözüme bir problem bulanlar, haberiniz olsun elinizi görüyoruz!
Şikayeti yaşam felsefesi haline getirenleri konuştuğumuz bu bölümde iğneyi kendimize batırıp kendi elimizi de bozarken, tabi ki çuvaldızı size saplayarak şunun adını koyacaktık. Çünkü podcast bizim! -
''Utanmadın mı?'' dedikleri ne kadar gizli hazzımız varsa o kadarını da utanmadan açıkladık. Guilty pleasure dedikleri şey, kabul görmeyecek olsa da o karanlık yanlarımıza sahip çıkarken kendimizle de eğlenebilmek değil de ne zaten?
Öyle öyle.. Biz adını koyduk!
-
Bu hafta başlıktan da anlaşılacağı üzere tadı damakta kalan, karmakarışık, daldan dala bir kayıt aldık. Ve evet, yine biraz, fakat çok az uzun oldu.
-
Bu hafta yurtdışı fobisini, namıdiğer foreignophobia'yı konuştuk. "Giden nasıl gidiyor?", "Anaya babaya yazık değil mi?", "Ev sahibi depozitoyu geri veriyor mu?" gibi deli sorulara konuğumuz, bir zamanların fobi koleksiyoneri, şimdinin Kopenhag fatihi Deniz Akcan ile yanıt aradık.
-
Bu hafta film izleme alışkanlıkları üzerine konuştuk. Bir filmi, her repliğini ezberleyecek ve her detayına hakim olacak kadar çok izleme motivasyonunun kaynakları üzerine kafa yorduk. Türk sineması üzerinden gittiğimiz bu muhabbette bahsedemediğimiz ve boynu bükük bıraktığımız eşsiz daha nice esere ayrı bir bölüm sözümüz olsun. Keyifli dinlemeler 🍀
-
Bu hafta olumsuz duygular Voltran'ı pişmanlığı konuştuk. Mario'daki bölüm sonu canavarı misali sürekli karşılaşmaktan başka çaremizin olmadığı bu his hayatımızda ne kadar yer kaplıyor ve bununla baş etmenin makul bir yolu var mı gibi sorular üzerine kafa yorduk. Tolstoy "Hayatta unutamayacağımız en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır." demiş gerçi ama, usta kusura bakmasın işin aslı bizim için biraz farklı çıktı 🙄
-
“Bir gün yaparım.” ile “Birinci gün: Yapıyorum.” arasında bir yerlerdeyiz hepimiz. Siz istediniz, biz de kendi çapımızda bir süre erteledikten sonra artık harekete geçelim dedik. Şunun Adını Koyalım’da #erteleme muhabbetine davetlisiniz. Belki de harekete geçeceğiniz o pazartesi bu pazartesi! Evet evet hadi ertelemeden dinleyin 🤓
-
Bencillik nedir diye tespit etmek için kolları sıvadık ve şunun adını koyalım dedik. Hepsi sizin için, kendimizi düşündüysek namerdiz. Bencil olmak ya da olmamak arasında başka tür bencillikler icat ettik. Hadi bi' bencillik yapın ve bizi dinlemek için biraz kendinize zaman ayırın. Bizce yani 😉
- Laat meer zien