Afleveringen
-
TÜRK BÜYÜKLERİ
KAŞGARLI MAHMUT (1025-1090)
Kaşgarlı Mahmut, 1025 yılında doğmuştur. Karahanlı Devleti döneminde yaşayan Kaşgarlı Mahmut, ilk Türk dil bilginidir. Türk kültürünü Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır. Türkçeyle ilgili çalışmalarında, resmi dili Türkçe olan Karahanlı Devleti’nden büyük destek görmüştür.
Kaşgarlı Mahmut’un, Yusuf Has Hacip’le birlikte Türk dili ve kültürüne büyük hizmetleri olmuştur. Bu iki Türk bilgini, Türk dil birliğini sağlamak için çalışmışlardır. Kaşgarlı Mahmut, bu düşünce ile Araplara, Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek için “Kitab-ı Divanü Lügati’t-Türk” adlı eserini yazmıştır.
Divanü Lügati’t-Türk, Türkçenin bilinen ilk sözlüğü ve dil bilgisidir. Aynı zamanda Türkçe’nin bir sözlük niteliğindedir. Sekiz bölümden oluşan kitapta yaklaşık 8000 kelime vardır. Kaşgarlı Mahmut, kelimelerin anlamlarını verirken deyimlerden, atasözlerinden ve destanlardan da yararlanmıştır. Eserde anlatılan Türk dünyasını gösteren bir de harita vardır.
Bu eser, Türk kültürü, Türk tarihi ve yaşamıyla ilgili bilgiler de içermektedir. Dil birliği açısından dili ve kültürü açısından sözlük olmanın ötesinde anlamlar taşıyan bir şaheserdir.
ALİ ŞÎR NEVÂÎ (1441-1501)
Ali Şîr Nevâî, 1441 yılında doğmuştur. İlk eğitimini babasından alan Ali Şîr Nevâî, daha sonra eğitimine Horasan ve Semerkant’ta devam etmiştir. Ali Şîr Nevâî, yazarlığının yanında, değişik devlet kademelerinde de görev almıştır.
Devrinin en önemli şairlerinden biri olan Ali Şîr Nevâî, şiirlerini Türkçe ve Farsça yazmıştır. Şair, aynı zamanda Arapçayı da çok iyi öğrenmiştir. Kaşgarlı Mahmut’tan sonra Türkçeye büyük hizmetleri olmuştur.
Birçok esere imza atan Ali Şîr Nevâî’nin en önemli eseri “Muhakemet’ül-Lügateyn”dir. Şair, bu eserinde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırmış ve Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu dile getirmiştir. O, bu kitabıyla başka yazar ve şairleri, Türkçeye özen-dirme gayreti içinde olmuştur.
KARAMANOĞLU MEHMET BEY (? - 1280)
Karamanoğulları’nın ikinci beyi oğludur. Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Askerî ve idari yönden başarılı bir devlet adamıdır.
yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla Anadolu’da çeşitli beylikler ortaya çıkmıştır. Karamanoğulları da bu beyliklerden biridir. Anadolu Selçukluları zamanında devletin resmi dili olarak Farsça ve Arapça kullanılmıştır. Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra Beylikler döneminde, kullanılan dil konusunda değişim yaşanmıştır.Bağımsızlığını kazanan beyliklerin yöneticileri, halkı ve yazarları Türkçeyi kullanmadan için teşvik etmişlerdir. Aynı zamanda daha önce yazılan Arapça ve Farsça eserler de Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu dönem, Türkçenin yazı dili olarak kabul edildiği bir geçiş dönemi olmuştur.
İşte bu dönemde dikkat çeken en önemli gelişme, Karamanoğulları Beyliği’nin yöneticisi Mehmet Bey’le birlikte başlamıştır. Mehmet Bey, millet olmanın, birlikte yaşamanın ilk şartı olan dil birliğinin sağlanmasına inanmıştır. Bu birliği sağlamak için aldığı kararla, devlet içinde bütün Türkçeyi konuşan bütün Türklerin bulunduğu bir çevrede dilini yaygınlaştırmıştır.
Mehmet Bey, Türkçe yok büyük bir adım atmıştır. “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mescitte ve meydanda Türkçeden başka dil kullanmayacaktır.” fermanıyla dil birliği yolunda önemli bir adım atmıştır. Bu ferman ile Türkçe, Anadolu’da beyliklerin tercih ettiği dil hâline gelmiştir. Bu dönemde birçok eser, tercüme yoluyla Türkçeye kazandırılmıştır.
Derleyen: Ahmet KAMALAK
-
TÜRKÇENİN SIRLARI
Her dil, kullandığı ölçüde gelişir ve yenilenir. Bir dili yetersiz görmek; o dili tanımamak, o dilin söz varlığından haberdar olmamak demektir. Bunun için bizler ana dilimiz Türkçeye ne kadar çok değer verirsek, onu ne kadar çok kullanırsak dilimizi geliştirmiş ve kendimizi yenilemiş oluruz. Bir milletin varlığı ana diline bağlıdır. Peyami Safa'nın ifadesiyle, “Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir.”
Ufkumuzu genişletmek ve dilimizi güzel konuşmak istiyorsak kelime hazinemizi geliştirmeliyiz. Dünyaca ünlü devlet adamlarının ve dünyaca ünlü klasik eserlerin ne kadar geniş kelime hazinesine sahip oldukları bilinen bir gerçektir. Zengin kelime bilgisiyle dile hâkim olan insanlar, büyük bir güce sahip olurlar. Bu insanlar konuşma sanatını çok iyi kullanırlar. Yunus Emre bu gerçeği şöyle ifade eder: “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.”
Kelime bilgisini geliştirmek için dilin iyi konuşulduğu ortamlarda bulunmak ve kitap okumak çok önemlidir. Bir dilde bir kavramı ifade etmek için kullanılan kelime sayısı ne kadar çoksa o dilin konuşan milletin kültürü de o kadar zengin olur. Mesela, Türkçede yiğitliği ifade eden şu kelimelere bakın: “Er, eren, yiğit, alp, mert, bahadır, cesur, kahraman, yavuz, arslan, efe ve gözü pek...” Türkçe veya Türkçeleşmiş daha nice kelime, bizde değişik kahramanlıklar için kullanılan isim ve sıfatlardır. Böyle daha birçok kelime ve deyimler vardır. Mesela: “Gözünü daldan budaktan sakınmamak” deyimi de bunlardan biridir.
Dilimizi güzel sesli, hoş nağmeli kelimelerini severek öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Türkçe belki de tabiatdaki sesleri kelimeleştiren ve yerli yerinde kullanabilen yegâne dillerden biridir.
"Şırıl şırıl, çıtır çıtır, şakır şakır, havul havul" gibi ikilemeler başka dillerde yoktur. "Gül" kelimesi güldürür, "çiçek" kelimesi gül gibi gönlümüzde açar, "gönül" kelimesi bizi güneş gibi rahatlatır, "güneş" kelimesi pırıl pırıl ve göz kamaştırıcıdır. "Göz" kelimesi ise açık, net ve incedir.Nasrettin Hoca’nın şu fıkrasını hangi dille ifade edebilirsiniz? Bu fıkrayı, hangi dile tercüme edebilirsiniz?
Nasrettin Hoca’nın şu fıkrasını hangi dille ifade edebilirsiniz? Bu fıkrayı, hangi dile tercüme edebilirsiniz?
Nasrettin Hoca bir gün evini taşıyacakmış. Bir araba çağırıp arabacıyla pazarlığa başlamış. Arabacı bütün eşyamı taşımak için on lira isterim, demiş. Hoca bu fıkrayı şöyle anlatır:
Çok istekli değildim, bu kadar eşya için on lira para istenir mi, deyince arabacı:Bu kadarcık demeyin Hoca. Eşya az değil, bazıları ağır ve taşınması zor. Ayrıca şu maşa var, samanlıkta var ama şu eşya var, şu eşya var, diyerek parayı haklı göstermeye başlamış.
Hoca:
Peki, demiş ve bunu kabul etmiş.Eşya taşınıp iş bitince Hoca, arabacıya beş lira vermiş. Arabacı sormuş:Hocam, paranın yarısını niye kestiniz?
Hoca cevabı vermiş:
Evladım, sen eşyanın ancak yarısını getirdin! Samanlık nerde? Şu maşa nerde? Şu eşya, şu eşya nerde?Gördüğünüz Türkçemizi sürekli konuşarak ve yazarak zenginleştirebiliriz. Bunun için Hz. Mevlana’nın şu sözü ne güzel: “Bir söz, bir milleti oluşturur, bir milleti de yıkar.” Bu sözden de hareketle dil, bir milletin kimliği, kültürü ve hürriyetinin göstergesidir. Çünkü dil bir milletin varoluşudur. Dilin gelişimi ise o dilin üzerinde titizlikle çalışmayı gerektirir. Türkçemizi koruyup geliştirmek için hem birey hem de toplum olarak görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Çünkü millet dilde yaşar, dille var olur. Bir milletin büyüklüğü onun dilinin terimlerine ve zenginliğine de bağlıdır.
Son olarak şu hatırlatmayı yapmalıyız: Yaşadığımız dili öğrenemeyen kendini de, milletini de öğrenemez. Bernard Shaw, bu gerçeği şöyle ifade eder: “Kendi dilini tam olarak bilmeyen, başka dili de bilemez.”
Süleyman DOĞAN
-
Zijn er afleveringen die ontbreken?
-
DOĞAL AFETLER
Fazla yağınca yağmur,Sel baskınları olur.En verimli topraklar,Sellerde zarar görür.
Derelerden uzağa,Yapalım evimizi,Ağaç dikip toprağaAlalım önlemleri.
Orman yangınlarının,Birçok nedenleri var,Yangınların sonunda,Zarar görür canlılar.
Yangın çıkmasın diye,Dikkatli davranalım.Ateşi söndürelim,Ormana kıymayalım.
-
Deprem Hikayeleri
-
Dünyanın En Ölümcül Depremi
Dünyanın en ölümcül depremi, Çin'in Tangshan şehrinde meydana geldi. Deprem bölgesinde oldukça düşük nüfusa sahip bu şehir, 28 Temmuz 1976 tarihinde saat 03:42'de gece yarısı, 7,8 şiddetindeki depremde 240 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Tangshan ve çevre bölgelerdeki bir milyondan fazla insan depreme uykuda yakalandı. Depremi hisseden insanlar, önlem almaya çalışsa da 14-16 saniye süren deprem yer sarsıntısı hale getirmişti. Depremde bmer hastaneler yıkılmış, yollar bozulmuş ve yaralılara yardım edecek sağlık personelinin çoğu ölmüştü. İnsanlar çaresizce bir şekilde yer yapmaya çalışıyor ve kendilerine uzanacak yardım ellerini bekliyorlardı.
Kurtarma ekipleri her yılka var gücüyle enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlara ulaşmaya çalışıyordu. Büyük bir artçı yaşanan Tangshan halkı daha gün içinde gelen sonra 7,1 büyüklüğünde bir deprem daha yaşadı. Bu depremde de enkaz altında kurtarılmayı bekleyen birçok insan öldü. Toplam ölü sayısı 242 bini, şurt sayısı 165 bini buldu.
Deprem bölgesi olarak görülen Tangshan şehri, depreme hazırlıksız yakalanmıştı. Depremde ulaşım yolları, köprü, köprüler, demiryolları ve birçok yapının hasar görmesi canın daha da büyümesine sebep olmuştu. Yıkılan binalar yapılacak istenen yardımlara da zorlaştırıyordu.
Büyük bir felaket yaşayan Tangshan şehri, bütün yiyecek, içecek, giyecek ve birçok tıbbi yardımlarla yardımına sarıldı. Yeniden inşa edilen şehir, bugün bir milyondan fazla insanın yaşadığı bir kent haline geldi ve "Çin'in Cesur Şehri" unvanını aldı.
-
Katrina Kasırgası
Kasırgalar en büyük doğal afetlerden biridir. Daha çok okyanusların üzerinde oluşan kasırgalar, hızı saatte 100-150 km'ye kadar çıkabilen şiddetli rüzgârlardır. Döne döne gökyüzüne doğru yükseldiklerinden genellikle hortuma sebep olurlar ve çevrelerine büyük zarar verirler.
Kasırgalar dünyanın değişik bölgelerinde farklı isimler verilerek tanınır. Örneğin Büyük Okyanus kıyılarındakilere tayfun; Meksika Körfezi kıyılarındakilere hurikeyn; Latin Amerika kıyılarındakine tornado yani hortum adı verilir.
Amerika tarihinin en şiddetli kasırgalarından biri olan Katrina Kasırgası, ülkede büyük bir felakete neden oldu. Mississippi, Louisiana ve Alabama eyaletlerinde binlerce ev rüzgârın ve selin etkisiyle sular altında kaldı.
Halk çaresiz şehirleri terk etti. Aradan günler geçmesine rağmen felakette olduğu gibi Katrina Kasırgası'nın da acı bilançosu ortaya çıkmaya başladı. ABD'yi âdeta aciz bırakan kasırganın maddi ve manevi zararları insanı tüyler ürpertecek derecedeydi. 2005 yılında meydana gelen bu kasırga 108 milyar dolarlık maddi kayba sebep oldu.
Katrina, 233.000 km²'lik bir bölgeye yani Türkiye'nin üçte biri kadar bir alana felaket getirirken New Orleans şehrinin beşte dördü sular altında kaldı. Saatte 300 km hıza kadar ulaşan rüzgârlar şehre "yıkıcı kız" anlamına gelen Katrina Kasırgası'ndan yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi elektriksiz kaldı. Şehirde açık ve salgın hastalıklar başgösterdi. Kasırganın etkisiyle birçok okul ve çok sayıda işyeri kapandı.
-
Greenpeace’nin Cesur Gemisi
-
Cansu’nun Rüyası
-
Hikaye Kitapları
-
Seksen Gunde Devri Alem
-
Okuma Kitaplarım
-
Kitap Kulubü
-
Bir Yer Düşünüyorum
-
Hayallerinden Sıfır Almak
- Laat meer zien